10.03.2025 15:24:00

Yıldırım DEMİRCİ

Kamuda Mobbing Bitti, Ya Sendikada…

Sendikacılık adına söyleyecek sözü olmayanların, Sayın Cumhurbaşkanımızın Liderliğindeki Hükümetin icraatlarını sahiplenmekten başka bir çareleri kalmamıştır.


Kurucu Genel Başkanımız Merhum M. Akif İnan ve arkadaşlarının tırnaklarıyla kazdıkları toprağa tohumlarını saçtığı ve Onursal Başkanımız Sayın Ahmet Gündoğdu Başkanlığında kamu çalışanlarının yüzünü güldüren yüzlerce kazanımlarla sendikacılığın altın çağını yaşadığı ve sendikamızın itibar ve saygınlığının arttığı bu kutlu dava, Genel Başkan Sayın Ali Yalçın’ın özellikle ikinci döneminden başlayan kişisel ikbal uğuruna yapılan uygulamalarla sendikamız kurucu değerlerinden uzaklaştırılarak rant ve zenginleşme aparatına dönüştürüldü.


Genel Merkezin kamu çalışanlarının özlük ve mali haklarının iyileştirilmesine yönelik politikalar geliştirememesi sonucu sendika yöneticileri çareyi ya önceki kazanımları tekrar etmekte ya da Sayın Cumhurbaşkanımızın Başkanlığındaki Hükümetin icraatlarını sahiplenmekte buldu.


Çalışanların motivasyonunun artırılması, hizmetlerin etkin bir şekilde yürütülmesi, sağlıklı, güvenli ve barışçıl bir çalışma ortamının oluşturulması için işyerlerinde psikolojik tacizin (mobbing) önlenmesine dair 2025/3 No’lu genelge Sayın Cumhurbaşkanımızın imzasıyla 06.03.2025 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girdi. Bu genelgede iş yerlerinde psikolojik tacizle mücadele kapsamında tüm kurum ve kuruluşların üzerine düşen görev ve sorumlulukları hassasiyetle yerine getirmesi emredilmektedir.


Sendikacılık adına söyleyecek sözü olmayan Ali Yalçın, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan Başkanlığındaki Hükümetimizin icraatları sanki kendi kazanımıymış gibi yine sahiplenerek Mobbing Genelgesini 06.03.2025 tarihindeki “X” paylaşımıyla kamuoyuna lanse etti. Sendikada üyeler mobbingi iliklerine kadar hissederden Ali Yalçın’ın mobbing genelgesini sahiplenmesi adeta kendi uygulamalarıyla çeliştiğini bir kez daha göstermiştir.


2022 sendika seçim sürecinde sendika yöneticilerinin icazeti dışında kendi iradesiyle delege adayı olmak için sendikanın şube başkanlıklarına giden üyeler, şube yöneticilerinin: “Bizim sayemizde o koltuklarda oturuyorsunuz. Seçimden sonra görüşürüz. Siz karşı tarafa oy vermek için mi geldiniz? Size kim başvuru yapın dedi? Siz nasıl olurda bizim bilgimizin dışında kendi iradenizle delege adayı olursunuz?” gibi sualleriyle muhatap olan üyeler, 28 Şubat sürecinin kalıntısı olan ikna odalarının bir benzerini sendika koridorlarında yaşayarak mobbinge maruz kaldılar. 
Eğitim-Bir-Sen Genel Başkanlığına adaylığını açıklayan Şükrü Kolukısa’ya genel merkezde sekiz yıldan beri teşriki mesaide bulunduğu emekçi arkadaşları odasına gidip hayırlı olsun demeye çekindiler. Ancak mesaiden sonra korkarak, gizli bir şekilde Şükrü Başkanın odasına gidebildiler. Sendikanın 7. Olağan Genel Kurulundan sonra yeni yönetimin göreve başladığı daha ilk günlerde Genel Merkezden 5-6 emekçinin ayrılması ve ana binada bazı bölümlerin duvarları yıkılarak açık ofis sistemine geçilmesi genel merkezde emekçilere mobbing mi uygulanıyor? Sorusunu gündeme getirmiştir.


Sendikal baskılara meydan okuyarak destanlaşan Besni’de 400’den fazla üye bu mobbinge tepkisini göstermek için istifa etmek zorunda kaldılar. Sendikada bir anda 33.371 üyenin seçim sürecindeki baskı ve dayatmalara tepki göstermek için istifa ederek genel merkeze verdiği mesaj, genel merkez tarafından dikkate alınmamıştır. Seçimler tatlı bir rekabetten uzak mevcut yöneticilerin koltuklarını korumayı esas alan formalitelerin yerine getirildiği bir seçim sürecinde mevcut yöneticiler kotlularını korumaya korudular ama örgütsel dinamizmini kaybeden ve durağanlaşan sendika oldu.


Sendikanın kurucu değerlerine aykırı ve kişisel menfaati önceleyen bazı uygulamalarını yapıcı ve seviyeli bir şekilde eleştiren ve öneri sunan kurucu üyesini, sendika üyeliğinden çıkarma kararını; Yargı, haksız ve hukuksuz bularak iptal etti. Hukuk tanımaz ceberut yönetim, tüm üyelere gönderdiği sendikanın bilgilendirme mesajlarını hâlâ bu kurucu üyesine göndermemektedir. Alın size mobbingin dik alâsı.
Sosyal medyada sendikal konularda eleştirel yazı ve haberleri beğenenler, yorum yapanlar veya paylaşanlar izahat vermek zorunda kaldıkları için bu tür yazı ve haberleri kalben beğeniyorlar. Üyenin tercihine ve iradesine kadar müdahale edecek boyuta erişen sendikadaki mobbing, üyeleri canından bezdirmiştir.


Bir sendika yöneticisinin: “Bizim parmağımızın ucuna bakmayanı zamanı geldiğinde değirmen taşı gibi öğütürüm” sözünden kısa bir süre sonra bölgesinde bulunan iki okul müdürünün görevlerinden alınması bir tesadüf olmasa gerek. Bu ve buna benzer yaşanan durumlar, bazı üst düzey sendika yöneticilerinin sendikanın örgütsel gücünü ve kamu nüfuzunu, kendileriyle sendikal konularda aynı düşünmeyen üyelere bir mobbig unsuru olarak kullanıldığı izlemini vermektedir.


Kurucu iradenin “Benim düşüncemin tam zıddı da olsa insanlar ayrı muamelelere tabi tutulmaması” özgürlüğünden sendika; Teşkilatına parmak sallayarak üyeleri hizaya getirerek tek tipçiliğe evrildi. Sendikada sürdürülebilir olmayan bu mobbingin yerini ortak aklın gereği olan kuşatıcı bir dil ile hiçbir üyenin ötekileştirilmediği ve istişare kültürünü hâkim kılan anlayışı esas alan yeni bir yönetim, tabandan gelen dip dalga hareketiyle tesis edilecektir. 
       Yıldırım Demirci


Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.