20.03.2025 19:06:00

Fahri SAĞLIK

Verilmiş bir sadakamız var mı?

Sadaka; Allah rızası için yapılan her türlü iyiliği, ihtiyaç sahiplerine yapılan gönüllü veya dinen zorunlu maddî yardımları, bu çerçevede verilen para ve eşyayı ifade eder. Bir Müslüman sadaka sayesinde sahip olduğu her şeyin asıl sahibinin Allah olduğunu, her şeyin kendisine imtihan amacıyla verildiğini hatırlar/öğrenir. Sadaka vermeye tasadduk denilir.

Yüce kitabımız Kuran-ı Kerim’de infak ruhuna ve paylaşım ahlakına sahip müminlerden övgüyle bahsedilir. Bu müminler fakirlerin ve ihtiyaç sahiplerinin, malları üzerinde hakları olduğunu bilir ve bu hakkı hak sahiplerine verirler.

Hz. Peygamber’in bir hadisi şerifinde yer alan “sadaka-i cariye” (sürekli, kalıcı hayır) kavramının dinimizde özel bir yeri ve önemi vardır. Sadaka-i Cariye; ardından nesiller boyunca istifade edilecek bir hayır bırakmaktır. Rabbimizin lütfu olan mal ve serveti ibadete dönüştürmektir. Bencilliği ve dünya hırsını bir kenara bırakarak cömertliği ve ihsanı tercih etmektir.


Fakihler sadaka/sadakalar terimlerinin Ayet-i Kerime ve Hadis-i Şeriflerdeki kullanımlarını dikkate alarak beş tür sadakadan söz etmişlerdir.                                          
1. Zekât. Birçok ayet-i kerime ve hadisi şerifte sadaka/sadakalar zekât anlamında kullanılmıştır.                                    
2. Fitre. Bedenin zekâtı olmak üzere ramazan ayının sonunda yerine getirilmesi vacip olan sadaka-i fıtır (fitre) sadaka kelimesi ile anlatılmıştır,                        
3. Kişinin kendi iradesiyle üstlendiği yükümlülük anlamındaki nezir/adak sadkaları.
4. Belirli suç veya hataların telâfisi amacıyla Allah hakkı olarak ifası farz olan fidye ve kefaret kapsamındaki sadakalar.                        
5. Tatavvu sadakası (gönüllü bağış).                                  Dinimiz de mutlak biçimde kullanıldığında sadaka kavramının öncelikle gönüllü bağış manası hatıra gelir. Nafile ibadet niteliğindeki bu sadakalar genellikle maddî bir değerin ihtiyaç sahiplerine hibe edilmesi yoluyla gerçekleşir.


İslâm âlimleri, normal şartlarda tatavvu ( gönüllü bağış ) sadakasının dinî hükmünün müstehap olduğunu, bununla birlikte bazı durumlarda bunun zorunlu bir dini görev haline gelebileceğini ve yeterli düzeyde tasaddukta bulunulmaması sebebiyle toplumda meydana gelecek olumsuzluklardan bütün imkân sahiplerinin sorumlu olacağını ifade ederler.
Ahlâk ve fıkıh kitaplarında sadakayla ilgili olarak zikredilen başlıca kural ve tavsiyeler şöylece özetlenebilir: Sadaka verecek kişi niyetinde samimi olmalı, yalnız Allah’ın rızasını gözetmeli, gösterişten kaçınmalı, sadakayı başa kakmamalı, sadaka alanı rencide etmemelidir. 

Sadakayı açıktan vermek güzeldir, ancak gizlice vermek daha iyidir. Sadaka verirken ihtiyaç sahibi yakınlar, yetimler, yoksullar, yolda kalmışlar, başkalarına el açma durumuna düşmüş olanlar öncelikle görülüp gözetilmelidir. Sadaka olarak verilecek mal helâl yoldan kazanılmış olmalı, verilecek kişiye en faydalı olanı seçilmelidir. Kötü, çürük, bozuk şeylerin sadaka olarak verilmesi Kur’an ve Sünnette hoş karşılanmamış, İslâm âlimleri bu tür şeylerin sadaka olamayacağını belirtmişlerdir.
Kişinin kendi ailesinin nafakasını temin etmesi, misafirlerine ikramda bulunması, meyvelerinden başkalarının faydalanacağı ağaç dikmesi, kötülüklerle mücadele edip iyilikleri tavsiye etmesi, din kardeşine selam vermesi, güzel söz söylemesi, güler yüz göstermesi, engelli kişilere yardım etmesi, camiye gidip gelmesi gibi iyi davranışlar da sadaka olarak nitelendirilmiştir.


En faziletli sadaka nedir? Zor zamanlarda insanları en çok muhtaç oldukları şeyleri karşılamak en faziletli sadakadır.
Atalarımız sadaka vermeyi bir yaşam biçimi haline getirmiş, oluşturduğu medeniyetin temel direklerinden birisini sadaka üzerine oturmuş, sadaka-i cariye kavramını kurduğu çeşitli vakıflarla kurumsallaştırmıştır.


Başına gelen kaza ve belalardan hafif hasarla kurtulan birine “ verilmiş sadakan varmış” diyerek sadakaların bela ve musibetleri def ettiğine, hatta ömrü uzattığına ve günahlara kefaret olacağına inanılır.
Bu inanışların dini dayanakları var mıdır? 
Hadis-i şeriflerde peygamberimiz “Sadaka belâyı def eder ve ömrü uzatır” buyurulmuştur. Peygamber Efendimiz bu sözleri ile Müminleri hayra teşvik etmekte ve aralarındaki sevgi bağlarını sadaka ile perçinlemektedir. Sadakanın belâyı def etmesi, yüce Allah’ın bir lütfu ve atâsıdır. Verdiğimiz sadakaların ne gibi belâların define vesile olduğu ise, bizim meçhulümüzdür. Verdiğimiz sadakalarla ve yaptığımız hayırlı hizmetlerle başımıza gelecek birçok belanın define sebep olmaktayız. Vücuda gelmediği için bilemediğimiz bu belâların defi, bizim için ayrı bir nimettir.                

           
Yüce Allah’ın her bir insan için takdir ettiği, belirlenmiş bir ecel var olup, bu ecelin zamanının değişmesi söz konusu değildir. Hadiste kastedilen ömrün uzaması Allah’ın takdir ettiği ömrü, Allah’ın rızasını kazanarak, bereketli geçirebilmektir. Sadakanın ömrü uzatmasının diğer bir manası, rızıkta berekete ve ömrün huzur ve sürür ile geçmesine vesile olmasıdır.


Başka bir mana da, ömrün uzaması, ölümden sonra hayır ve hasenat defterinin kapanmamasıdır. Bilindiği gibi, sadaka-i cariye mal yanında ilim ve irfan ile de olmaktadır. İnsanlığa faydalı bir eser neşreden bir âlimin sevap defteri ölümüyle kapanmaz. Bu ise onun ömrünün uzaması demektir. 


Verilen sadakalar Müslümanların günahlarının bağışlanmasına vesile olur. Zira Peygamberimiz (sav) suyun ateşi söndürdüğü gibi, sadakanın da hataları söndürdüğü, ortadan kaldırdığını bildirmektedir. 
İslam medeniyeti asırlardır hayır ve hasenatın, iyilik ve karşılıksız bağışta bulunmanın öncülüğünü yapmıştır. Aziz milletimiz sadaka-i cariye niyetiyle başta cami, okul, hastane, çeşme gibi hayır kurumları inşa ederek bizlere miras olarak bırakmışlardır.  Bizlere düşen bu mirasa sahip çıkıp, ihtiyaca göre yeni hayır kurumları oluşturarak sadaka-i cariye ruhunu hep canlı tutmaktır.
Fahri SAĞLIK
Emekli Müftü


Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.